Starcraft II : Wings Of Liberty [İncelemesi]
1 sayfadaki 1 sayfası
Starcraft II : Wings Of Liberty [İncelemesi]
Arcturus Mengsk… Bu ismi nefretle anıyordu Jim Raynor. Bir zamanlar beraber çalışmışlar ama Mengsk’ in hırsı, sadakatini ve görev bilincini geçtiği vakit en sıkı ortağını kaybetmişti Jim. Sarah Kerrigan’ ın göz göre göre Zerg dolu gezegende bırakılıp ölüme terkedilmesi Raynor ve Mengsk’ in amansız düşmanlar olmalarına yetmişti. Ancak ikisi de yanılmıştı. Kerrigan, Overmind’ ın emriyle öldürülmeyip hiperevrime tabii tutulmuş ve Zerg Kraliçesi olarak orataya çıkmıştı. Bu yaratık bilinen evrenin yeni kabusuydu artık.
Sağlam çarpışmaların yaşandığı, ilginç ittifakların kurulduğu ve ihanetlerle bozulduğu, sayısız yiğidin hayatına malolan BroodWar’ un üzerinden 4 yıl geçmişti. Bu süreçte Arcturus Mengsk kendi imparatorluğunu ve tahtını sağlamlaştırmaya çalışıyorken Char’ daki Kerrigan ve Zerg sürüsünden ses seda çıkmıyordu. Peki ya Raynor? Gönlününün derinlerinde güzel şeyler hissettiği ve bunu kendi dahil kimseye söyleyemediği Kerrigan’ ın ölmediğine mi sevinsin, yoksa tehlikeli bir yaratığa dönüşmesine ve ortalığa yıkım getirmesine mi üzülsün, yoksa onurlu bir askerken şimdi kaynakları epey kısıtlı olarak umutsuz bir savaşa girmiş olmasına mı? İşte bu duygu ve mantık ikileminde geçirdiği yıllar Jim’ i epey yıpratmıştı. Nerdeyse bardan çıkmayan, ayyaş, berduş, ümitleri dibe vurmuş pasif bir direniş lideri olup çıkmıştı ama yine de henüz her şey bitmiş değildi. Raynor’ u hâlâ ayakta tutan da bu düşünceydi.
MY LIFE FOR AIUR
1998 yılında piyasaya sürüldüğünde kim bilebilirdi GZS (Gerçek Zamanlı Strateji) türünün şahının StarCraft olacağını ve bu kadar hayran toplayacağını? Artık biliyoruz ki; 12 yıldır aralıksız oynanıyorsa, hâlâ yama çıkarılıp destek sunuluyorsa, dünyanın belli bölgelerinde (sizce neresi?) insanlar delicesine, akıllarını yitirmişcesine oynuyorsa ve bu oyuna özel müsabakalar yapılıyorsa StarCraft artık bir başyapıt demektir. İşte Blizzard, 2. oyun ile karşımıza yeni bir başyapıt çıkarmaya çalışıyor. Başarıp başarmadığına ise yavaş yavaş bakalım.
Hepinizin bildiği (ya da bazılarının bilmediği) üzere StarCraft 2 son zamanların modasına uygun olarak 3 bölümden oluşacak. İlki Terran (şu an incelemesini okuduğunuz), 2. si Zerg (SC II: Heart of the Swarm), 3. sü ise Protoss (SC II: Legacy of the Void) görevlerini içerecek olan paketler en fazla 1 yıl arayla satışa sunulacak (gerçi Half Life 2 Bölüm 3 yalan oldu gibi, akıbetler benzemez inşallah). Bu sistemin mantığı ise tartışılır. 3 bölüme ayrılmasına “bissürü görev ve çokçana hikaye olacak, ollley!” diye sevinen de var, “pazarlama taktiği, aynı oyunu 3′ e bölüp satacaklar” deyip somurtan da… Bana kalırsa tam da ikisinin arası. Görev sayısı hayli yeterli olsa da eskisi gibi 3 ırkın da görevlerinin olduğu sistem daha cazip geliyor bana nedense.
Haliyle aradan geçen 12 yılda stratejilerde çok şeyler değişti. Eskisi gibi tekdüze stratejiler kalmadı nerdeyse. Devir artık birimlerin geliştirilebildiği, teknolojilerin araştırıldığı (hoş eski SC’ de de az da olsa vardı bu), seçilebilir yan görevlerin bulunduğu, hatta artık üs kurmanın zorunlu bile olmadığı stratejilerin devri (SC bu konuda muhafazakar, çünkü üs kurma ve geliştirme bu oyunun ruhu). Peki SC 2′ de neler değişti? Neler eklendi? Bakalım…
Oyunun kendi grafik motoruyla hazırlanan ara sahneler ilk oyunun CGI sahnelerinden bile iyi.
Öncelikle oyunun bu ilk pakedi (birkaç Protoss görevini saymazsak) Terran ırkının hikayesine ve oynanışına ağırlık veriyor. Görev sayısı da tam olarak 29 (biri bonus görev). Yeterli bir sayı evet. Görev çeşitlerine de diyecek lafım yok, her biri mümkün mertebe farklı tarzda hazırlanmaya çalışılmış, kiminde lavlarla boğuştuğumuz, kiminde bir Süpernova’ nın yakıcı alevinden kurtulmaya çalıştığımız, kiminde geceleri üssümüze baskın yapan zombivari Zerg virüsü kapmış yerli halkı püskürtüp gündüzleri barınaklarını dağıtmaya çalıştığımız, eskiden olduğu gibi 1 veya birkaç kişilik sızma görevleri gibi güzel görevler… Evet diyecek söz yok, ben beğendim, üstelik zevkle de oynadım. 2. hatta 3. kez bitirmek bile, görevler birbirine fazla benzemediği için, sıkmaz diye düşünüyorum (SC psikopatları görevleri Brutal’ de deneyip kendi kendine ızdırap yaşatabilir). Bunlar görevlerin iyi yanlarıydı, olumsuz yönü ise görev seçim sistemi. Açıklayayım…
Önce (alıştırma görevleri için) Mar Sara‘ da küçük bir barda, sonrasında çalıntı ana savaş gemimiz Hyperion ile maceramıza devam ettiğimiz oyunda, görevleri Hyperion’ un Yıldız Haritası (Star map) vasıtasıyla alıyoruz. Yıldız Haritası’ nda gemide bulunan (veya duruma göre bulunmayan) önemli şahıslardan görevlerimizi alıp görevin bulunduğu gezegene gidiyoruz ki bu görevleri istediğimiz vakit istediğimiz sırayla seçebiliyoruz (son görevler hariç). Bu özgürlükçü sistem başta hoş görünse de hikayeyi açıklayan ana görevler ile hikayeye pek katkısı olmayan yan görevlerin beraber bulunması ve görev seçiminin keyfekeder yapılması bizi esas hikayeden kopartıyor biraz. Yani hiç yapmasanız da olacak yan görevlerle meşgul olup ana hikayeyi askıya alabiliyorsunuz ve bu “neden geldim Mar Sara’ya?” sorusunu sordurtuyor bir süre sonra. Aslında Raynor’ un eski kankası Tychus ve Hyperion’ un kaptanı ve Raynor’ un sağ kolu olan Horner ile sonradan karşımıza çıkacak ve önbilgi (spoiler) olmasın diye adını veremeyeceğim şahsın görevleri ana hikayeye zemin oluşturuyor, diğerleri ise ana hikayeye etki etmiyor. Evet oynaması zevkliler ve kendi içinde görevi verenlerin minik hikayelerini de az çok öğreniyorsunuz. Ama bence önce diğer yan görevleri yapın sonra ana görevlere odaklanın ki hikayeden lezzet alasınız. Öbür türlü aklın ve hikaye ilerleyişinin biraz karıştığı kanaatindeyim.
Aynı eski günlerdeki gibi... Bu görüntüye bakıp iç geçiren bir ben miyim?
Yeri gelmişken hoşuma giden küçük bir detayı da açıklayayım; son görevler hariç hemen her görevde yeni bir birim emrimize amade oluyor. Birinde Marine, diğerinde Goliath, bir diğerinde Marauder gibi. Bu aynı zamanda hem kısmi ısınma hem de oynanışı renklendirme olarak sayılabilir pekala. Rakibin ağır zırhlı birimleri var ve sizin piyadeler zorlanıyor ve görevi geçemiyor musunuz? Sorun değil, görevi iptal edip Yıldız Haritası’ ndan (örneğin) Marauder yapabileceğiniz görevi bitirin ve ardından önceki göreve geri dönün. Daha rahat hareket ettiğinizi farkedeceksiniz. Dediğim gibi bu sistem içinde güzellikler barındırıyor ve bir miktar özgürlük hissi sunuyor ama sadece biraz daha derli toplu ve birbiriyle ilintili olmasını isterdim.
Aslında oyunun ilk tanıtım aşamalarında Warhammer 40K 2 hesabı bir Yıldız Sistemi Haritası olacaktı ve Sistemdeki gezegenlere seferler yapacaktık fakat bu sistem kaldırılmış, şimdi Yıldız Haritası’ na tıkladığımızda sadece ekranda görevi verenlerin portresi ve ilgili gezegenler görünüyor yani Hyperion’ u Sistemde oradan oraya gezdiremeyeceğiz, görevi seçtiğimizde ise hoop seçtiğimiz gezegene gideceğiz… Keşke eski hali kalsa imiş, en azından gezegenler ve konumları aklımızda şekillenirdi ya neyse, Blizz’ in vardır bir bildiği diyelim.
Ana görev-yan görev dedik ama sürpriz bir şahsın (Zeratul amca) görevlerini de oyunun bir kısmından sonra yapabilir hale gelebiliyorsunuz ki bu görevler ana hikayeye epey sağlam katkıda bulunuyor, deyim yerindeyse Terranların çoğu görevleri traş kalıyor yanında. Dolayısıyla neden seçilebilir görev olarak sunulmuş anlayamadım. “Yapılması zorunlu olamayan” bu görevlerde evrenin geleceğiyle ilgili çok mühim bilgiler vermek mantıksız geldi bana, üstelik bu görevler bir o kadar zevkli ve zorlu iken… Keşke ana görevler kısmına bir şekilde aktarılsaydı da böyle yetim evlat muamelesi görmeselerdi, Zeratul’ a ayıp olmuş işin aslı. İşte bu ana görev-yan görev-seçilebilir görev karmaşası yüzünden biraz kafa karışıklığı oldu bünyemde de oyunu bitirince toparlandım çok şükür
Sağlam çarpışmaların yaşandığı, ilginç ittifakların kurulduğu ve ihanetlerle bozulduğu, sayısız yiğidin hayatına malolan BroodWar’ un üzerinden 4 yıl geçmişti. Bu süreçte Arcturus Mengsk kendi imparatorluğunu ve tahtını sağlamlaştırmaya çalışıyorken Char’ daki Kerrigan ve Zerg sürüsünden ses seda çıkmıyordu. Peki ya Raynor? Gönlününün derinlerinde güzel şeyler hissettiği ve bunu kendi dahil kimseye söyleyemediği Kerrigan’ ın ölmediğine mi sevinsin, yoksa tehlikeli bir yaratığa dönüşmesine ve ortalığa yıkım getirmesine mi üzülsün, yoksa onurlu bir askerken şimdi kaynakları epey kısıtlı olarak umutsuz bir savaşa girmiş olmasına mı? İşte bu duygu ve mantık ikileminde geçirdiği yıllar Jim’ i epey yıpratmıştı. Nerdeyse bardan çıkmayan, ayyaş, berduş, ümitleri dibe vurmuş pasif bir direniş lideri olup çıkmıştı ama yine de henüz her şey bitmiş değildi. Raynor’ u hâlâ ayakta tutan da bu düşünceydi.
MY LIFE FOR AIUR
1998 yılında piyasaya sürüldüğünde kim bilebilirdi GZS (Gerçek Zamanlı Strateji) türünün şahının StarCraft olacağını ve bu kadar hayran toplayacağını? Artık biliyoruz ki; 12 yıldır aralıksız oynanıyorsa, hâlâ yama çıkarılıp destek sunuluyorsa, dünyanın belli bölgelerinde (sizce neresi?) insanlar delicesine, akıllarını yitirmişcesine oynuyorsa ve bu oyuna özel müsabakalar yapılıyorsa StarCraft artık bir başyapıt demektir. İşte Blizzard, 2. oyun ile karşımıza yeni bir başyapıt çıkarmaya çalışıyor. Başarıp başarmadığına ise yavaş yavaş bakalım.
Hepinizin bildiği (ya da bazılarının bilmediği) üzere StarCraft 2 son zamanların modasına uygun olarak 3 bölümden oluşacak. İlki Terran (şu an incelemesini okuduğunuz), 2. si Zerg (SC II: Heart of the Swarm), 3. sü ise Protoss (SC II: Legacy of the Void) görevlerini içerecek olan paketler en fazla 1 yıl arayla satışa sunulacak (gerçi Half Life 2 Bölüm 3 yalan oldu gibi, akıbetler benzemez inşallah). Bu sistemin mantığı ise tartışılır. 3 bölüme ayrılmasına “bissürü görev ve çokçana hikaye olacak, ollley!” diye sevinen de var, “pazarlama taktiği, aynı oyunu 3′ e bölüp satacaklar” deyip somurtan da… Bana kalırsa tam da ikisinin arası. Görev sayısı hayli yeterli olsa da eskisi gibi 3 ırkın da görevlerinin olduğu sistem daha cazip geliyor bana nedense.
Haliyle aradan geçen 12 yılda stratejilerde çok şeyler değişti. Eskisi gibi tekdüze stratejiler kalmadı nerdeyse. Devir artık birimlerin geliştirilebildiği, teknolojilerin araştırıldığı (hoş eski SC’ de de az da olsa vardı bu), seçilebilir yan görevlerin bulunduğu, hatta artık üs kurmanın zorunlu bile olmadığı stratejilerin devri (SC bu konuda muhafazakar, çünkü üs kurma ve geliştirme bu oyunun ruhu). Peki SC 2′ de neler değişti? Neler eklendi? Bakalım…
Oyunun kendi grafik motoruyla hazırlanan ara sahneler ilk oyunun CGI sahnelerinden bile iyi.
Öncelikle oyunun bu ilk pakedi (birkaç Protoss görevini saymazsak) Terran ırkının hikayesine ve oynanışına ağırlık veriyor. Görev sayısı da tam olarak 29 (biri bonus görev). Yeterli bir sayı evet. Görev çeşitlerine de diyecek lafım yok, her biri mümkün mertebe farklı tarzda hazırlanmaya çalışılmış, kiminde lavlarla boğuştuğumuz, kiminde bir Süpernova’ nın yakıcı alevinden kurtulmaya çalıştığımız, kiminde geceleri üssümüze baskın yapan zombivari Zerg virüsü kapmış yerli halkı püskürtüp gündüzleri barınaklarını dağıtmaya çalıştığımız, eskiden olduğu gibi 1 veya birkaç kişilik sızma görevleri gibi güzel görevler… Evet diyecek söz yok, ben beğendim, üstelik zevkle de oynadım. 2. hatta 3. kez bitirmek bile, görevler birbirine fazla benzemediği için, sıkmaz diye düşünüyorum (SC psikopatları görevleri Brutal’ de deneyip kendi kendine ızdırap yaşatabilir). Bunlar görevlerin iyi yanlarıydı, olumsuz yönü ise görev seçim sistemi. Açıklayayım…
Önce (alıştırma görevleri için) Mar Sara‘ da küçük bir barda, sonrasında çalıntı ana savaş gemimiz Hyperion ile maceramıza devam ettiğimiz oyunda, görevleri Hyperion’ un Yıldız Haritası (Star map) vasıtasıyla alıyoruz. Yıldız Haritası’ nda gemide bulunan (veya duruma göre bulunmayan) önemli şahıslardan görevlerimizi alıp görevin bulunduğu gezegene gidiyoruz ki bu görevleri istediğimiz vakit istediğimiz sırayla seçebiliyoruz (son görevler hariç). Bu özgürlükçü sistem başta hoş görünse de hikayeyi açıklayan ana görevler ile hikayeye pek katkısı olmayan yan görevlerin beraber bulunması ve görev seçiminin keyfekeder yapılması bizi esas hikayeden kopartıyor biraz. Yani hiç yapmasanız da olacak yan görevlerle meşgul olup ana hikayeyi askıya alabiliyorsunuz ve bu “neden geldim Mar Sara’ya?” sorusunu sordurtuyor bir süre sonra. Aslında Raynor’ un eski kankası Tychus ve Hyperion’ un kaptanı ve Raynor’ un sağ kolu olan Horner ile sonradan karşımıza çıkacak ve önbilgi (spoiler) olmasın diye adını veremeyeceğim şahsın görevleri ana hikayeye zemin oluşturuyor, diğerleri ise ana hikayeye etki etmiyor. Evet oynaması zevkliler ve kendi içinde görevi verenlerin minik hikayelerini de az çok öğreniyorsunuz. Ama bence önce diğer yan görevleri yapın sonra ana görevlere odaklanın ki hikayeden lezzet alasınız. Öbür türlü aklın ve hikaye ilerleyişinin biraz karıştığı kanaatindeyim.
Aynı eski günlerdeki gibi... Bu görüntüye bakıp iç geçiren bir ben miyim?
Yeri gelmişken hoşuma giden küçük bir detayı da açıklayayım; son görevler hariç hemen her görevde yeni bir birim emrimize amade oluyor. Birinde Marine, diğerinde Goliath, bir diğerinde Marauder gibi. Bu aynı zamanda hem kısmi ısınma hem de oynanışı renklendirme olarak sayılabilir pekala. Rakibin ağır zırhlı birimleri var ve sizin piyadeler zorlanıyor ve görevi geçemiyor musunuz? Sorun değil, görevi iptal edip Yıldız Haritası’ ndan (örneğin) Marauder yapabileceğiniz görevi bitirin ve ardından önceki göreve geri dönün. Daha rahat hareket ettiğinizi farkedeceksiniz. Dediğim gibi bu sistem içinde güzellikler barındırıyor ve bir miktar özgürlük hissi sunuyor ama sadece biraz daha derli toplu ve birbiriyle ilintili olmasını isterdim.
Aslında oyunun ilk tanıtım aşamalarında Warhammer 40K 2 hesabı bir Yıldız Sistemi Haritası olacaktı ve Sistemdeki gezegenlere seferler yapacaktık fakat bu sistem kaldırılmış, şimdi Yıldız Haritası’ na tıkladığımızda sadece ekranda görevi verenlerin portresi ve ilgili gezegenler görünüyor yani Hyperion’ u Sistemde oradan oraya gezdiremeyeceğiz, görevi seçtiğimizde ise hoop seçtiğimiz gezegene gideceğiz… Keşke eski hali kalsa imiş, en azından gezegenler ve konumları aklımızda şekillenirdi ya neyse, Blizz’ in vardır bir bildiği diyelim.
Ana görev-yan görev dedik ama sürpriz bir şahsın (Zeratul amca) görevlerini de oyunun bir kısmından sonra yapabilir hale gelebiliyorsunuz ki bu görevler ana hikayeye epey sağlam katkıda bulunuyor, deyim yerindeyse Terranların çoğu görevleri traş kalıyor yanında. Dolayısıyla neden seçilebilir görev olarak sunulmuş anlayamadım. “Yapılması zorunlu olamayan” bu görevlerde evrenin geleceğiyle ilgili çok mühim bilgiler vermek mantıksız geldi bana, üstelik bu görevler bir o kadar zevkli ve zorlu iken… Keşke ana görevler kısmına bir şekilde aktarılsaydı da böyle yetim evlat muamelesi görmeselerdi, Zeratul’ a ayıp olmuş işin aslı. İşte bu ana görev-yan görev-seçilebilir görev karmaşası yüzünden biraz kafa karışıklığı oldu bünyemde de oyunu bitirince toparlandım çok şükür
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz